2 Nisan 2014 Çarşamba

Politika üzerine...

1 yıl yaşadığım Grenoble’da Yeşiller Partisi'nin adayının belediye başkanı olduğunu gördükten sonra düşündüm acaba bir gün ben de, kendi doğduğum topraklarda buna benzer bir sonuç görebilecek miyim diye. Bu, kısa vadede pek mümkün görünmüyor fakat Ovacık’ta TKP’li ilk belediye başkanı ve yine ilk kez Mardin’de bir Süryani’nin, hem de genç bir kadının eş belediye başkanı seçilmesi  az da olsa umut veren gelişmeler.

Sizden, bu yazıyı okumadan önce aşağıdaki iki köşe yazısını okumanızı rica edeceğim:



Seyfettin Hoca’nın yazısından başlıyorum. Yazının tamamına katılmakla beraber kendisi üzerinde daha önce de durdu, bundan sonra da duracaktır ama en can alıcı kısmın son paragraf olduğunu düşünüyorum. Türkiye, son on yıldır gelişmekte olan ülkelere akan likidite bolluğundan oldukça iyi nemalandı ve bu kaynağı yapısal reformlar için kullanacağına tam bir inşaat cennetine dönüştü, en büyük inşaat firması da TOKI eliyle bizzat Devlet’in kendisi oldu. Bu, öyle bir akım haline geldi ki, ar-ge yatırımları ve yaratacağı teknolojilerle küresel aktör olabilecek kuruluşlar bile inşaat-avm sektörüne el atmaktan kendini alıkoyamadı; Eczacıbaşı, Zorlu gibi dev şirketlerin AVM projeleri ve Gittigidiyor kurucularının hisselerinin bir kısmını sattıktan sonra inşaat yatırımı yapmaları sadece birkaç örnek. Bugün yolunuz Beylikdüzü veya Ataşehir’e düştüğü zaman etrafınızda onlarca, devam eden gökdelen inşaatı görüyorsunuz, korkarım özellikle şehir merkezine uzak bölgeler, Detroit olma yolunda hızlı adımlarla ilerliyor çünkü bundan sonraki on yıl, öncekinden çok farklı olacak gibi.

Bugün İstanbul’daki AVM sayısı sekseni aşmış durumda, serbest piyasada arzı talep doğurur, bu talebin sosyolojik etkenlerini anlamak için de Tayfun Ertan’ın yukarda linkini verdiğim yazısı çok yerinde tespitler içeriyor. İstanbul da özellikle kent merkezlerinden uzaklaştığımızda yazıda bahsedilen milliyetçi-muhafazakar kentlerden farksız.

1900'lerin başı - Tepebaşı
Resimde görülen parkın yerinde şimdi iğrenç TRT binası ve katlı otopark var.


Peki bu coğrafya nasıl bu hale geldi? Nedenini Sevan Nişanyan bir yazısında çok güzel özetlemiş:
1839’dan 1913’e dek kör topal da olsa modernleşmeye, vatandaşlık hukukunu oluşturmaya çalışan bir toplum, 1913-1923 yıllarının olayları sonucunda “yüzde doksandokuz virgül dokuzu  Müslüman olmakla övünen” bir toplum haline geldi. Bir toplumun %99,9’u Müslüman olunca, eninde ya da sonunda biri çıkar, “e bari Müslümanlığın gereğini yapalım o zaman” diye akıl yürütür. Verecek cevap bulamazsın.

İtiraz da edecekseniz önce Yanlış Cumhuriyet'i okuyun, ondan sonra konuşalım.

Sadece 1913-1923 değil, cumhuriyet tarihi boyunca bu böyle devam etti. Devlet, yüz yıllardır bu topraklarda yaşayan vatandaşlarına gün yüzü göstermedi, onları yıldırdı ve bu topraklardan uzaklaştırdı. Size tavsiyem Sevan Nişanyan’ın “Yanlış Cumhuriyet” kitabını mutlaka okumanız. Özellikle CHP’yi dönüştürme amacıyla yola çıkacak genç kitlenin bu kitaptan öğrenecek çok şeyi var. Bir sonraki yazımda bu konu üzerinden devam etmeyi, Post-AKP dönemi ihtimalleri üzerine kafa yormayı düşünüyorum.


1 yorum: