1 yıl yaşadığım Grenoble’da Yeşiller
Partisi'nin adayının belediye başkanı olduğunu gördükten sonra düşündüm acaba
bir gün ben de, kendi doğduğum topraklarda buna benzer bir sonuç görebilecek
miyim diye. Bu, kısa vadede pek mümkün görünmüyor fakat Ovacık’ta TKP’li ilk belediye
başkanı ve yine ilk kez Mardin’de bir Süryani’nin, hem de genç bir kadının eş belediye
başkanı seçilmesi az da olsa umut veren
gelişmeler.
Sizden, bu yazıyı okumadan önce aşağıdaki
iki köşe yazısını okumanızı rica edeceğim:
Seyfettin Hoca’nın yazısından başlıyorum. Yazının
tamamına katılmakla beraber kendisi üzerinde daha önce de durdu, bundan sonra
da duracaktır ama en can alıcı kısmın son paragraf olduğunu düşünüyorum. Türkiye, son on yıldır gelişmekte
olan ülkelere akan likidite bolluğundan oldukça iyi nemalandı ve bu kaynağı
yapısal reformlar için kullanacağına tam bir inşaat cennetine dönüştü, en büyük
inşaat firması da TOKI eliyle bizzat Devlet’in kendisi oldu. Bu, öyle bir akım
haline geldi ki, ar-ge yatırımları ve yaratacağı teknolojilerle küresel aktör olabilecek
kuruluşlar bile inşaat-avm sektörüne el atmaktan kendini alıkoyamadı; Eczacıbaşı,
Zorlu gibi dev şirketlerin AVM projeleri ve Gittigidiyor kurucularının hisselerinin bir kısmını
sattıktan sonra inşaat yatırımı yapmaları sadece birkaç örnek. Bugün yolunuz
Beylikdüzü veya Ataşehir’e düştüğü zaman etrafınızda onlarca, devam eden
gökdelen inşaatı görüyorsunuz, korkarım özellikle şehir merkezine uzak
bölgeler, Detroit olma yolunda hızlı adımlarla ilerliyor çünkü bundan sonraki
on yıl, öncekinden çok farklı olacak gibi.
Bugün İstanbul’daki AVM sayısı sekseni aşmış
durumda, serbest piyasada arzı talep doğurur, bu talebin sosyolojik etkenlerini
anlamak için de Tayfun Ertan’ın yukarda linkini verdiğim yazısı çok yerinde
tespitler içeriyor. İstanbul da özellikle kent merkezlerinden uzaklaştığımızda
yazıda bahsedilen milliyetçi-muhafazakar kentlerden farksız.
1900'lerin başı - Tepebaşı Resimde görülen parkın yerinde şimdi iğrenç TRT binası ve katlı otopark var. |
Peki bu coğrafya nasıl bu hale geldi?
Nedenini Sevan Nişanyan bir yazısında çok güzel özetlemiş:
“1839’dan 1913’e dek kör topal da olsa modernleşmeye,
vatandaşlık hukukunu oluşturmaya çalışan bir toplum, 1913-1923 yıllarının
olayları sonucunda “yüzde doksandokuz virgül dokuzu Müslüman olmakla
övünen” bir toplum haline geldi. Bir toplumun %99,9’u Müslüman olunca, eninde
ya da sonunda biri çıkar, “e bari Müslümanlığın gereğini yapalım o zaman” diye
akıl yürütür. Verecek cevap bulamazsın.
İtiraz da edecekseniz önce Yanlış Cumhuriyet'i okuyun, ondan sonra konuşalım.”
Sadece 1913-1923
değil, cumhuriyet tarihi boyunca bu böyle devam etti. Devlet, yüz yıllardır bu
topraklarda yaşayan vatandaşlarına gün yüzü göstermedi, onları yıldırdı ve bu
topraklardan uzaklaştırdı. Size tavsiyem Sevan Nişanyan’ın “Yanlış Cumhuriyet”
kitabını mutlaka okumanız. Özellikle CHP’yi dönüştürme amacıyla yola çıkacak
genç kitlenin bu kitaptan öğrenecek çok şeyi var. Bir sonraki yazımda bu konu
üzerinden devam etmeyi, Post-AKP dönemi ihtimalleri üzerine kafa yormayı
düşünüyorum.
Bir post-AKP yazisinin tam sirasi sanki
YanıtlaSil