18 Kasım 2009 Çarşamba

Santraya dakikalar kala...

... güvenlik önlemleri en üst düzeyde.










Cezayirliler geçen hafta yapılanların etkisiyle bir hayli dolmuşa benziyor, bu maçın olaylı bitmeme ihtimali yok...



Hido vs. Memo



Bu gece yarısı saat 04:00 da NTV'den canlı yayınlanacak Utah Jazz - Toronto Raptors maçını kaçırmayın derim. Senede sadece 2 Kere karşılaşıyorlar. Enteresan bir maç olur. Hidayet son maçında hafif bir sakatylıktan dolayı oynayamadı ama bu maçta oynaması muhtemel. Gönlüm ikisinin de iyi oynamasından, ve Toronto'dan yana.

Cezayir - Mısır :: TSI 19.30 (Eurosport)

Asıl kaçırılmayacak maç yine bu akşam Türkiye saatiyle 19.30'da Eurosporttan canlı yayınlanıyor. İbre rakibine karşı son dakika golüyle işi baraj maçına götüren morali yüksek Mısır'dan yana.

p.s.: yukarıdaki Mısır bayrağının üstünde arapça "seni seviyorum Mısır" yazıyor...

Buna rağmen Cezayirlilerin Sudan'ın Hartum kentinde oynanacak maça ilgisi büyük. Bildiğiniz gibi geçen hafta Kahire'de oynanan maçtan önce Cezayir takım otobüsüne Mısırlı fanatiklerce saldırılmış, yaralanan üç futbolcu maça sargılar, bandajlarla çıkmak zorunda kalmıştı. Tarafsız sahada oynanacak bu maçta takımını yalnız bırakmak istemeyen Cezayirlilerin 48 uçakla Sudan'a geldiği söyleniyor. Benim gönlüm Cezayir'den yana...



"One, two, three...Viva l'algerie!"


Ukrayna - Yunanistan


Bu akşam Donbass Arena'da 0-0'ın rövanşına çıkacak Yunanistan'ın dün akşamki antremanından bir kare...

16 Kasım 2009 Pazartesi

Gökçekler her yerdeler. / 16.11.2009 - Uğur Meleke

"Yaklaşık 1 haftadır bu ülkede ibretlik bir A.Gücü hadisesi yaşanıyor. Samimiyetsizlik diz boyu; deyim yerindeyse süper ambalajlı Süper Lig’in süper yaldızları dökülüyor. Ortaya da çok ucuz, çok sıradan bir mahalle kavgası çıkıyor. Ve görünen o ki, yıllardır türlü haksızlıklara uğrayan teknik adamların sonuncusu H.Karaman, hak ettiği desteği arkasında bulamıyor. Ben de bir haftadır düşünüyorum, bu desteğin Hikmet Hoca’ya layıkıyla verilmemesinin nedeni ne?

Saygı bunalımı
Vural, Kayıhan, Arıca, Doğan, Kurtar, Kalpar, Aybaba, Bulak, Karaman.
Herhangi bir stattan gelişigüzel bir futbolseveri seçip, eline bu 9 teknik adamın isminin yazılı olduğu bir liste verseniz ve bu hocaları 3 kelimeyle tanımlamasını isteseniz... Sanırım bu 9 hocayı tarif etmek için birbirinden farklı sözcükler bulmakta çok güçlük çekecektir. Oysa hepsi birbirinden farklı, her birinin birbirinden üstün özellikleri, alışkanlıkları, futbol anlayışları, dünya görüşleri var.
Ama gelin görün ki, bugün kamuoyunun gözünde pek de bir farkları kalmadı bu değerli hocalarımızın... Sebebini hepimiz biliyoruz, ben de birkaç kez yazdım: Bu 9 hoca, 8 kez Rize’de, 7’şer kez Antep, Kocaeli ve Bursa’da, 6’şar kez Diyarbakır, Malatya, G.Birliği ve A.Gücü’nde göreve gelmişler. Yaklaşık 15 yılda bu 9 teknik adam, 8 kulüpte tam 53 kez işbaşı yapmışlar. Karaman’ın A.Gücü’nden gönderilişi de tam 52’nci kovulma.
Sanırım şu anda Karaman’ın hak ettiği desteği bulamamasının birinci nedeni bu: Türkiye’de çok sayıda teknik adamın dahil olduğu bir grubun yaşadığı saygı bunalımı.

Yönetici kalitesi(zliği)
Son 13 yılda 12 şampiyonluk kazanmasına rağmen 14 hoca harcayan Olympiakos Başkanı Kokkalis, hiç yenilmeyen ve gol yemeyen Ketsbaia’yı kovdu 2 ay önce.
Denizlispor Yönetimi, ilk 3 maçı kazanamadığı için Erhan Altın’ı gönderdi. Bu 3 maçın ikisi F.Bahçe ve G.Saray’laydı, Denizli bu ikiliden birini yeneli 6 sene olmuştu ve bu arada 11 hoca harcamıştı! “Altın’ı iyi ki göndermişiz” açıklamasıyla göreve getirilen N.Sağlam’ın da ömrü sadece 6 hafta sonra soyunma odasında bitti.
Soyunma odası gösterileri sadece bu ülkede değil tabii. Steaua Başkanı Becali, Sheriff maçı devre arasında aşağıya inip futbolcularla konuşmak istedi. İtalyan Bergodi bu şova izin vermeyince de kapıya konuldu.
Ve A.Gücü hadisesi... Senaryo aynı, roller farklı sadece. Bu filmi iki buçuğuncu dünya ülkelerinde her yıl defalarca izliyoruz. Gökçekler her yerdeler. Spor kamuoyunun bu son hadiseye beklenen ölçüde ilgi göstermemesinin bir nedeni de bu galiba. Zengin fanatikler ne isterlerse yapıyorlar ve yaptıkları sonunda yanlarına kar kalıyor.

Ne yapmalı?
Bu hadiselerin tekrar etmemesi için ne yapmalı öyleyse? Akla iki makul yol geliyor: Birincisi antrenörlerin birleşip haklarını koruması... Sendikaca/dernekçe bu tarz davranışlara tavır almaları... Derneğe üye hiçbir antrenörün Denizli’de A.Gücü’nde vs. çalışmayacağını ilan etmeleri... Tabii böyle bir dernek varsa.
İkinci yol daha kestirme: Federasyonun antrenörleri koruyan birtakım kurallar koyması... Antrenörlere yılda 2 sözleşme hakkı tanıdığı gibi kulüpleri de 2 kontratla sınırlaması.
Bir de TFF’nin kulüpler/teknik adamlar arasındaki kontratları tek tipleştirmesi gerek. Zorunlu tazminat, sabit artış oranı ve benzeri maddelerle bazı belirsizlikler ortadan kaldırılır, bu detaylar iki tarafın da uhdesinden çıkarılır.
* * *
Gökçek/Karaman hadisesi milat olmalı. Artık TFF ve Antrenörler Derneği bazı adımlar atmalı. Kamuoyunda spor ailesine ve adamlarına duyulan saygı biraz daha azalmamalı. Çünkü biraz daha azalırsa, korkarım hiç kalmayacak!"



Uğur Meleke'nin yazısında özellikle koyulaştırdığım bölüme dikkatinizi çekmek istiyorum. Meleke çok güzel bir noktaya parmak basmış, ardından kendince yapılması gerekenleri sıralamış. Sunduğu çözüm önerileri teoride mantıklı gibi duruyor fakat yeterli değil. Hali hazırda birbirinin kuyusunu kazmak için fırsat bekleyen temelsiz antrenörler ve "zengin fanatikler"in elinde kukla federasyonlar olduğu müddetçe, bu kısa vadeli çözümlerin gerçekleşmesini beklemek hayalperestlikten öteye geçemez. Asıl yapılması gereken kalıcı çözümler: yapının değiştirilmesi ve sağlamlaştırılması. Futbol yöneticiliği; parası olanın oyalanacağı, bireysel reklamını yapabileceği bir yer veya ego tatmin alanı olarak görülmemeli, başlı başına bir meslek olarak algılanmaya başlamalıdır. Bunun için ise her ciddi meslek dalında olduğu gibi yüksek öğretim ve master programları, yani kısacası eğitim şart.


15 Kasım 2009 Pazar

Bu Adama Dikkat!



Son günlerin flaş ismi Brandon Jennings'den kısaca bahsedelim. Kendisi 1989 doğumlu. Lisede 32 sayı 7 asistlik ortalamsıyla dikkatleri çekmiş. Bütün üniversiteler onu kadrosuna katmaya çalışırken o şu ana kadar benzeri görülmemiş bir şekilde Avrupa'ya gitmeyi tercih etmiş. İtalya'da Lottomatico Roma ile geçen sezonun ardından ise Milwaukee Bucks onu 10. sıradan draft etti ( ki bence kesinlikle daha üst sıralarda seçilmeliydi ancak onun verdiği bu Avrupa kararı etkili olmuştur diye düşünüyorum) ve Jennings'in NBA kariyeri başlamış oldu. Henüz sezon yeni başlamasına rağmen şimdiden en çok konuşulan isimlerden bir tanesi. Dün gece de Golden State potalarına toplamda 21/34 isabet ve 7/8 3lük isabetiyle tam 55 sayı bıraktı. Bu NBA'de bir çaylak tarafından kolay kolay gösterilecek bir performans değil. Bu alandaki rekor 58 sayı ile her rekorda olduğu gibi Wilt Chamberlain'e ait. Aynı zamanda Kareem Abdul Jabbar rookie sezonunda Bucks formasıyla 51 sayı atmış.

Görünen o ki Jennings daha çok rekora imza atacak ama tabii oyun tarzı çok benzetilen ve onunla aynı sırt numarasını giyen Iverson abisi gibi kariyerinde hatalar yapmamalı.

13 Kasım 2009 Cuma

TÜRK FUTBOLUNA YAPIŞAN KENELER DOSYASI no. 1 :: AHMET GÖKÇEK

Ayıcığın başlattığı akımı, uzun bir aradan sonra, ben de kendimce bir dosya açarak devam ettirmeyi düşündüm. Evet yılların eskitemediği sevgili Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız Melih Gökçek’in oğlu Ahmet Gökçek’den bahsediyoruz. Ahmet Gökçek bundan 4 yıl önce kardeşi Osman Gökçek ile beraber gazeteci Sirer Doğan ve oğullarını yaralamaktan dolayı biri 1 yıl 5 ay, diğeri 1 yıl hapse mahkum edilen Gökçek kardeşlerden büyük olanı. Daha sonra küçük kardeş Osman Gökçek’in cezası 48(!)cmlık samurai kılıcı taşımaktan 9 ay uzatılıyor, bütün bu cezaların 17 500 TL para cezasına çevrilmesiyle iki kardeş serbest kalıyorlar.

Ahmet Gökçek’in başkanlık serüveni 2006-2007 sezonunda Berlin’de başlıyor; Oberlinga[1]’da mücadele eden 102 yıllık Berlin Athletik Kulüb 07’nin başına geçen Gökçek’in ilk işi kulübün adını “Berlin Ankaraspor Kulübü 07” olarak değiştirmek oluyor. Başkan seçileli 1 yıl olmayan Gökçek, 2007 yazında ani bir kararla kulüp başkanlığından istifa ediyor, ondan geriye borçlar nedeniyle gelen icra kararları kalıyor. Kulübün iflasını önlemek isteyen, yeni ismiyle Berlin Ankaraspor Kulübü 07’nün eski yöneticilerinin Melih Gökçek ve oğlu Ahmet Gökçek’e gönderdikleri mektup bir hayli ilginç:

“BERLİN Ankaraspor Kulübü eski adıyla Berliner Athletik Kulüb 07 tam 100 yıllık bir spor kulübüdür. Kulübümüz geçen yıl Alman Futbol Federasyonu ve Alman Spor Birliği tarafından 100'üncü yılı nedeniyle ödüllendirildi. Bu mektubu size yazan bizler kulübün uzun yıllardan beri Alman üyeleriyiz. 2006-2007 sezonunda güzel bir proje ve güzel vaatlerle 99 yıllık kulübümüzün ismini değiştirerek, siz Ankaraspor'un yöneticileri yönetimi devraldığınızda, güven içinde size destek verdik. Şimdi öğreniyoruz ki o günlerde 200 bin euro gönderip kulübün borçlarının kapanması için talimat vermişsiniz. Duyumlarımıza göre bu paranın bir bölümü sayın Hilmi Gökçınar'a iade edilmiş, bir bölümümü transfere harcanmış ve 100 bin eurosu ise bazı şahıslar arasında paylaşılmış. Sezon içerisinde yine nereye harcandığı tam olarak bilinmeyen yüz binlerce euro Berlin'e gönderilmiş, proje bittiğinde ise herkes elini ayağını çekerek kulübümüzü bir yıl ortada bırakmış. Son günlerde gelen icra kararları borçlar nedeniyle yönetimsizlik kulübü kapanma noktasına getirdi. İstanbul'dan ısmarlanan spor malzemelerinin ödemesini yapmadığınız için dönemin yöneticileri için tutuklama kararı çıkmış. Kulübümüzün resmi kanal yolu ile iflası isteniyor. Biz eski kulübümüzü geri istiyoruz. Sayın Ankaraspor yöneticilerinin 'Borçsuz' devredeceğiz sözünü yerine getirmesini istiyoruz. 100 yıllık kulübümüzün kapanması ve alt yapıdaki çocukların ailelerinin kapı önünde bırakılmasını hangi vicdan kabul eder. Sizler, Berlin Ankaraspor BAK Başkanımız sayın Ahmet Gökçek ve Ankaraspor'un fahri başkanı ve Ankara Belediye Başkanı Sayın Melih Gökçek kabul etmemelisiniz. Lütfen dönemin 52 bin euro borcunu ve kulübün eski logolu haline gelebilmesi için bize söz verilen 50 bin euroyu yani toplam 102 bin euroyu 31.12.08 tarihine kadar kulübümüze ulaştırılmasının sağlamanızı saygı ile rica ediyoruz. Bu meblağı siz başkanlarımız borçlu olduğunuz yerlere ulaştıramazsanız Alman kanunlarına göre kulübün yöneticilerinin tutuklamayla kulübümüz kapanmayla karşı karşıya gelecek. Lütfen haklı sesimize kulak verin. Eğer konuyu daha iyi anlatmamızı isterseniz 5-7 Ocak tarihleri arasına randevu veriniz. Bunlara karşın olumsuz durumda bizler başta Berlin Spor Birliğine, Alman Futbol Federasyonuna, Berlin Başkonsolosluğuna, Türkiye Futbol federasyonuna, Türkiye Spor bakanlığına ve tüm basın yayın organlarına ve siyasi partilere konuyu aktarıp sorumlu şahısları ayrıca yargıya vereceğiz. 100 yıllık kulübümüzün kurtarılması için gererken hassasiyeti göstereceğine inanıyor ve konu ile ilgili yardımınızı esirgemeyeceğini umuyoruz.” [2]

Daha sonra bu konuyla ilgili bir ses çıkmadığına göre anlıyoruz ki 102 bin Euro Berlin’e ulaşmış.

Ardından Melih Gökçek, oğlunun futbol yöneticiliği konusunda yeterince pişmiş olduğunu düşündüğünden olacak ki, yıllardır hayalini kurduğu Ankaragücü projesini oğlu vasıtasıyla gerçekleştirmek için düğmeye basmıştır. İlk olarak babasının cumhuriyet tarihinin en başarılı belediyesinin(!) kaynaklarıyla yoktan var ettiği Ankaraspor’un başına geçen Ahmet Gökçek, ardından 2009-2010 sezonu başında Ankaragücü başkanı seçilmiş ve Ankaraspor’dan futbolcuları üç otuz paraya Ankaragücü’ne transfer etmeye başlamıştır. Adeta Football Manager’da iki hesabı kontrol edermişçesine oyuncuları Ankaragücü’ne geçiren Gökçek’in bu davranışları sonucunda Ankaraspor küme düşürülmüş, kendisi de 6 ay hak mahrumiyeti cezasına çarptırılmıştır. Burada aslında bütün yaşananlar ortadayken Ahmet Gökçek’e sadece 6 ay ceza veren futbol federasyonunu da tartışmamız gerekiyor ama o başlı başına bir araştırma konusu, şimdi konuyu dağıtmayalım.

Kendisine verilen 6 aylık hak mahrumiyeti cezası tabi ki oğul Gökçek’in hızını kesmeyecektir. Ne hakkından, ne mahrumiyetinden bahsediyorsunuz? Daha aradan 2 ay geçmeden, kulübün antreman saatleri antrenör Hikmet Karaman’dan habersiz –ki aralarındaki sözleşmede antreman saatlerinin Hikmet Karaman tarafından belirleneceği yazılı olmasına rağmen- değiştirilmiş, ertesi gün hocanın belirlediği saatte tesislere gelen futbolcular içeri alınmamışlardır. Karşılaştığı bu durum karşısında akil davranan Hikmet Karaman ise, kulübe noter çağırıp durumu tespit ettirmekle yetinmiş.

Hayır, bir antrenörle çalışmak istemeyebilirsin tamam. Ama bunun bir yolu var, yordamı var. Ödersin tazminatını, sözleşmenin gerekleri neyse karşılar, yollarını ayırırsın. Habersiz antreman saatini değiştirmeler, futbolcuları teker teker aramalar, futbolcuların arasından futbol katili Hürriyet’i tetikçi seçmeler… Bir de bir açıklaması var ki Sn. Gökçek’in, ülkemizdeki futbol yöneticiliğinin içinde bulunduğu duruma gülsek mi, ağlasak mı bilemedim. Neymiş? Benzer durum Gençlerbirliğiyle Bülent Korkmaz arasında da yaşanmış, Bülent Korkmaz sessiz sedasız hakkını almış, bu durum Bülent Korkmaz’ın saygınlığını da arttırmışmış. Gerçekten yazık…



-benim olacak Ankaragücü, binicem üstüne, vurucam kırbacı, vurucam kırbacı.
-...
-nedenmiş? Babam çok zengin benim. Çuvalla para verir, yine de alır.


_______________________________________________

1. Almanya'da 5.lige denk geliyor.

2. Kaynak: hurriyet.de