16 Kasım 2009 Pazartesi

Gökçekler her yerdeler. / 16.11.2009 - Uğur Meleke

"Yaklaşık 1 haftadır bu ülkede ibretlik bir A.Gücü hadisesi yaşanıyor. Samimiyetsizlik diz boyu; deyim yerindeyse süper ambalajlı Süper Lig’in süper yaldızları dökülüyor. Ortaya da çok ucuz, çok sıradan bir mahalle kavgası çıkıyor. Ve görünen o ki, yıllardır türlü haksızlıklara uğrayan teknik adamların sonuncusu H.Karaman, hak ettiği desteği arkasında bulamıyor. Ben de bir haftadır düşünüyorum, bu desteğin Hikmet Hoca’ya layıkıyla verilmemesinin nedeni ne?

Saygı bunalımı
Vural, Kayıhan, Arıca, Doğan, Kurtar, Kalpar, Aybaba, Bulak, Karaman.
Herhangi bir stattan gelişigüzel bir futbolseveri seçip, eline bu 9 teknik adamın isminin yazılı olduğu bir liste verseniz ve bu hocaları 3 kelimeyle tanımlamasını isteseniz... Sanırım bu 9 hocayı tarif etmek için birbirinden farklı sözcükler bulmakta çok güçlük çekecektir. Oysa hepsi birbirinden farklı, her birinin birbirinden üstün özellikleri, alışkanlıkları, futbol anlayışları, dünya görüşleri var.
Ama gelin görün ki, bugün kamuoyunun gözünde pek de bir farkları kalmadı bu değerli hocalarımızın... Sebebini hepimiz biliyoruz, ben de birkaç kez yazdım: Bu 9 hoca, 8 kez Rize’de, 7’şer kez Antep, Kocaeli ve Bursa’da, 6’şar kez Diyarbakır, Malatya, G.Birliği ve A.Gücü’nde göreve gelmişler. Yaklaşık 15 yılda bu 9 teknik adam, 8 kulüpte tam 53 kez işbaşı yapmışlar. Karaman’ın A.Gücü’nden gönderilişi de tam 52’nci kovulma.
Sanırım şu anda Karaman’ın hak ettiği desteği bulamamasının birinci nedeni bu: Türkiye’de çok sayıda teknik adamın dahil olduğu bir grubun yaşadığı saygı bunalımı.

Yönetici kalitesi(zliği)
Son 13 yılda 12 şampiyonluk kazanmasına rağmen 14 hoca harcayan Olympiakos Başkanı Kokkalis, hiç yenilmeyen ve gol yemeyen Ketsbaia’yı kovdu 2 ay önce.
Denizlispor Yönetimi, ilk 3 maçı kazanamadığı için Erhan Altın’ı gönderdi. Bu 3 maçın ikisi F.Bahçe ve G.Saray’laydı, Denizli bu ikiliden birini yeneli 6 sene olmuştu ve bu arada 11 hoca harcamıştı! “Altın’ı iyi ki göndermişiz” açıklamasıyla göreve getirilen N.Sağlam’ın da ömrü sadece 6 hafta sonra soyunma odasında bitti.
Soyunma odası gösterileri sadece bu ülkede değil tabii. Steaua Başkanı Becali, Sheriff maçı devre arasında aşağıya inip futbolcularla konuşmak istedi. İtalyan Bergodi bu şova izin vermeyince de kapıya konuldu.
Ve A.Gücü hadisesi... Senaryo aynı, roller farklı sadece. Bu filmi iki buçuğuncu dünya ülkelerinde her yıl defalarca izliyoruz. Gökçekler her yerdeler. Spor kamuoyunun bu son hadiseye beklenen ölçüde ilgi göstermemesinin bir nedeni de bu galiba. Zengin fanatikler ne isterlerse yapıyorlar ve yaptıkları sonunda yanlarına kar kalıyor.

Ne yapmalı?
Bu hadiselerin tekrar etmemesi için ne yapmalı öyleyse? Akla iki makul yol geliyor: Birincisi antrenörlerin birleşip haklarını koruması... Sendikaca/dernekçe bu tarz davranışlara tavır almaları... Derneğe üye hiçbir antrenörün Denizli’de A.Gücü’nde vs. çalışmayacağını ilan etmeleri... Tabii böyle bir dernek varsa.
İkinci yol daha kestirme: Federasyonun antrenörleri koruyan birtakım kurallar koyması... Antrenörlere yılda 2 sözleşme hakkı tanıdığı gibi kulüpleri de 2 kontratla sınırlaması.
Bir de TFF’nin kulüpler/teknik adamlar arasındaki kontratları tek tipleştirmesi gerek. Zorunlu tazminat, sabit artış oranı ve benzeri maddelerle bazı belirsizlikler ortadan kaldırılır, bu detaylar iki tarafın da uhdesinden çıkarılır.
* * *
Gökçek/Karaman hadisesi milat olmalı. Artık TFF ve Antrenörler Derneği bazı adımlar atmalı. Kamuoyunda spor ailesine ve adamlarına duyulan saygı biraz daha azalmamalı. Çünkü biraz daha azalırsa, korkarım hiç kalmayacak!"



Uğur Meleke'nin yazısında özellikle koyulaştırdığım bölüme dikkatinizi çekmek istiyorum. Meleke çok güzel bir noktaya parmak basmış, ardından kendince yapılması gerekenleri sıralamış. Sunduğu çözüm önerileri teoride mantıklı gibi duruyor fakat yeterli değil. Hali hazırda birbirinin kuyusunu kazmak için fırsat bekleyen temelsiz antrenörler ve "zengin fanatikler"in elinde kukla federasyonlar olduğu müddetçe, bu kısa vadeli çözümlerin gerçekleşmesini beklemek hayalperestlikten öteye geçemez. Asıl yapılması gereken kalıcı çözümler: yapının değiştirilmesi ve sağlamlaştırılması. Futbol yöneticiliği; parası olanın oyalanacağı, bireysel reklamını yapabileceği bir yer veya ego tatmin alanı olarak görülmemeli, başlı başına bir meslek olarak algılanmaya başlamalıdır. Bunun için ise her ciddi meslek dalında olduğu gibi yüksek öğretim ve master programları, yani kısacası eğitim şart.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder