23 Ekim 2013 Çarşamba

BALAT’TA NELER OLUYOR?

İsterseniz kısaca sürecin en başına dönelim ve oradan Fener-Balat-Ayvansaray Sahil Kesimi Yenileme Projesi’nde neler oluyor bir bakalım.

Öncelikle UNESCO’nun tarihi miras listesinde yer alan Fener-Balat’taki yapılar çoğunlukla 30-50m2’ye oturan 3 katlı kargir, yığma binalar. Halk arasında rum evleri olarak da bilinen cumbalı, küçük banyolu evler bunlar. Cumhuriyet tarihi boyunca seçim dönemlerinde mütemadiyen çıkan-çıkacak imar aflarına güvenerek yıkılan ve yerlerine mimari estetikten bihaber yeniden yapılan veya kaçak katlar eklenen binalar dışında büyük ölçüde dokusunu koruyan bir bölge burası. Hemen hemen hepsi 2.dereceden tarihi eser olan bu binalara, harap halde veya yıkılmış dahi olsalar Anıtlar Kurulu’ndan izin almadan bir çivi çakmak yasak. Bu izni alabilmeniz için de binanın dış görünümünü aynen korurken, iç bölmeler ve taşıyıcı sistem vb. detayları değiştirebiliyorsunuz. Bunlardan neden bahsediyorum? Münferit bir 2. dereceden tarihi eser restorasyonunda içini ne kadar değiştirirseniz değiştirin yapının müstakil yapısı kaybolmazken 2007 yılında Çalık Grubu’na bağlı GAP İnşaat’a verilen proje, bu binaları tamamen aslına uygun olarak yapma kaygısı gütmüyor. Proje, binaların sadece dış cephelerini muhafaza ederek içlerinde bu binaların dokusu ve tarihiyle tamamen zıt daireler yaratmayı amaçlıyor, tabi ki altlarında kapalı otoparklarıyla. İşin bir de sosyal yanı var ki, o da en az tarihe vereceği zarar kadar vahim. Toplam alanın 52%’si, inşaat karşılığı Çalık Grubu’na devredilen projeyle 100m2 3 katlı eve sahip olan insanlara 48m2 önerilmiş oluyor. Yeni projede de bu alanın karşılığı bir konut tipi olmadığı için, insanların müstakil binalarına karşılık verecekleri daireler için 300-400bin TL civarı m2 farkı ödenmesi isteniyor. Bu da şu an bu bölgede yaşayan insanların evlerinden uzaklaştırılması anlamına geliyor, aynı Sulukule örneğinde gördüğümüz gibi. Anlaşmaya yanaşmayan hak sahiplerine karşı kamulaştırma kartını oynuyorlar ve bu durumda bir önceki fiyatı da bulamayacakları tehditini savuruyorlar yine aynı Sulukule’de yaşananlar gibi. Projeyi kapsayan 504 binanın içinde AB hibe kredileriyle restore edilmiş 20 binanın da bulunduğunu ekleyelim.



2012 Haziran’ında İstanbul 5. İdare Mahkemesi projeyi mahalle kültürünü yok ettiği, tarihsel dokuya zarar verdiği ve kamu yararı olmadığı gerekçesiyle iptal etti. Projenin kısa ve net özeti niteliğindeki bu kararı Belediye temyize götürürken Bakanlar Kurulu da Belediye’nin isteği üzerine Fatih’in proje kapsamındaki 4 mahallesi için Kamulaştırma Kanunu'nun "Yurt savunması veya olağanüstü durumlarda " uygulanan 27. maddesini gerekçe göstererek daha önce Sulukule ve Tarlabaşı için de çıkarttıkları “Acil Kamulaştırma Kararı” çıkarttı. Nasıl bir olağanüstü durum ki insanların evlerini ellerinden alıyor, mahallelerinden zorla uzaklaştırıyorsunuz? Şüphesiz bu karar Belediye’yle anlaşmaya yanaşmayan hak sahiplerinin elini bir hayli zayıflatacaktı fakat proje alanı içinde kalan binaları için acele kamulaştırma kararı çıkartılan Plato Meslek Yüksek Okulu’nun Danıştay’a yaptığı itiraz üzerine karar iptal edildi. Bu kararla acele kamulaştırmayla ilgili ilk defa bir Bakanlar Kurulunu kararı iptal edilmiş oldu. Şimdilik ortalık süt liman, Belediye sürecin başından beri takındığı tavrı sürdürüyor ve projenin akıbetiyle ilgili net bir bilgi vermiyor; projenin iptal olduğu, Belediye’nin oranları revize ederek yeni bir proje sunacağı ve yerel seçimlerin geçmesinin beklendiği ortada dolaşan farklı söylentiler arasında.