İsterseniz kısaca sürecin en başına
dönelim ve oradan Fener-Balat-Ayvansaray Sahil Kesimi Yenileme Projesi’nde
neler oluyor bir bakalım.
Öncelikle UNESCO’nun tarihi miras
listesinde yer alan Fener-Balat’taki yapılar çoğunlukla 30-50m2’ye
oturan 3 katlı kargir, yığma binalar. Halk arasında rum evleri olarak da
bilinen cumbalı, küçük banyolu evler bunlar. Cumhuriyet tarihi boyunca seçim
dönemlerinde mütemadiyen çıkan-çıkacak imar aflarına güvenerek yıkılan ve
yerlerine mimari estetikten bihaber yeniden yapılan veya kaçak katlar eklenen
binalar dışında büyük ölçüde dokusunu koruyan bir bölge burası. Hemen hemen
hepsi 2.dereceden tarihi eser olan bu binalara, harap halde veya yıkılmış dahi
olsalar Anıtlar Kurulu’ndan izin almadan bir çivi çakmak yasak. Bu izni
alabilmeniz için de binanın dış görünümünü aynen korurken, iç bölmeler ve
taşıyıcı sistem vb. detayları değiştirebiliyorsunuz. Bunlardan neden
bahsediyorum? Münferit bir 2. dereceden tarihi eser restorasyonunda içini ne
kadar değiştirirseniz değiştirin yapının müstakil yapısı kaybolmazken 2007
yılında Çalık Grubu’na bağlı GAP İnşaat’a verilen proje, bu binaları tamamen
aslına uygun olarak yapma kaygısı gütmüyor. Proje, binaların sadece dış
cephelerini muhafaza ederek içlerinde bu binaların dokusu ve tarihiyle tamamen
zıt daireler yaratmayı amaçlıyor, tabi ki altlarında kapalı otoparklarıyla. İşin
bir de sosyal yanı var ki, o da en az tarihe vereceği zarar kadar vahim. Toplam
alanın 52%’si, inşaat karşılığı Çalık Grubu’na devredilen projeyle 100m2
3 katlı eve sahip olan insanlara 48m2 önerilmiş oluyor. Yeni projede
de bu alanın karşılığı bir konut tipi olmadığı için, insanların müstakil
binalarına karşılık verecekleri daireler için 300-400bin TL civarı m2
farkı ödenmesi isteniyor. Bu da şu an bu bölgede yaşayan insanların evlerinden
uzaklaştırılması anlamına geliyor, aynı Sulukule örneğinde gördüğümüz gibi.
Anlaşmaya yanaşmayan hak sahiplerine karşı kamulaştırma kartını oynuyorlar ve
bu durumda bir önceki fiyatı da bulamayacakları tehditini savuruyorlar yine
aynı Sulukule’de yaşananlar gibi. Projeyi kapsayan 504 binanın içinde AB hibe
kredileriyle restore edilmiş 20 binanın da bulunduğunu ekleyelim.
2012 Haziran’ında İstanbul 5. İdare Mahkemesi projeyi
mahalle kültürünü yok ettiği, tarihsel dokuya zarar verdiği ve kamu yararı olmadığı
gerekçesiyle iptal etti. Projenin kısa ve net özeti niteliğindeki bu kararı
Belediye temyize götürürken Bakanlar Kurulu da Belediye’nin isteği üzerine
Fatih’in proje kapsamındaki 4 mahallesi için Kamulaştırma Kanunu'nun "Yurt
savunması veya olağanüstü durumlarda " uygulanan 27. maddesini gerekçe
göstererek daha önce Sulukule ve Tarlabaşı için de çıkarttıkları “Acil
Kamulaştırma Kararı” çıkarttı. Nasıl bir olağanüstü durum ki insanların
evlerini ellerinden alıyor, mahallelerinden zorla uzaklaştırıyorsunuz? Şüphesiz
bu karar Belediye’yle anlaşmaya yanaşmayan hak sahiplerinin elini bir hayli
zayıflatacaktı fakat proje alanı içinde kalan binaları için acele kamulaştırma
kararı çıkartılan Plato Meslek Yüksek Okulu’nun Danıştay’a yaptığı itiraz
üzerine karar iptal edildi. Bu kararla acele kamulaştırmayla ilgili ilk defa
bir Bakanlar Kurulunu kararı iptal edilmiş oldu. Şimdilik ortalık süt liman,
Belediye sürecin başından beri takındığı tavrı sürdürüyor ve projenin
akıbetiyle ilgili net bir bilgi vermiyor; projenin iptal olduğu, Belediye’nin
oranları revize ederek yeni bir proje sunacağı ve yerel seçimlerin geçmesinin
beklendiği ortada dolaşan farklı söylentiler arasında.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder