24 Nisan 2014 Perşembe

Lafa Bakılmayan Ülke

Bu ülkenin insanı lafa değil icraata bakar evet, bugün “Öcalan’la görüştüğümüzü söyleyen şerefsizdir” dersin, yarın görüştüğünü kabul edersin. O gün gözün MHP tabanındaki oylardadır, bugün ise Kürtlerin doksan yıllık çilesini bir seçim aracı olarak görürsün. Dün rezidans/avm altına da otopark dersin, bunun için kalıntısı kalmamış bir tarihi yapıyı bahane edersin, sıkıştığın zaman “benim ağzımdan öyle bir laf çıkmadı.”, şehir müzesi, barok opera... çevirdikçe çevirirsin. Biraz balık hafızalı olduğumuzdan lafın pek geçerliliği yoktur bu topraklarda, sadece laf değil; yolsuzluk, güçler ayrılığı, adalet falan da öncelikler arasında değildir. Önce kendini düşünür milletimiz, bu yüzden rüşvet ve riyakarlık iliklerimize kadar işlemiştir. Babalar, ergenliğe giren oğullarını “milli” olmaya götürür, gelini olacak kadının ise bakire olmamasını aklının ucundan dahi geçiremez.

%43’lük oy oranı çok yüksek gibi görünse de, bunun yerle bir olması bir o kadar kolay, zannımca bunu en iyi bilenlerden biri de Erdoğan’dır. Son günlerde Merkez Bankası Başkanı’na çıkışının nedeni de tam olarak bu. Türkiye’nin her yıl iş gücüne katılan nüfusu göz önüne alındığında, sadece işsizlik oranını sabit tutması için aşağı yukarı 6% büyüme sağlaması gerekiyor. Dışarıda sular duruldu, on yıldır aralıksız akan musluk kısılmaya başlandı, bu büyümeyi sağlayacak bir ihracatımız da yok. Erdoğan da %6'lık büyümeyi ancak iç taleple sağlayacağını bildiğinden faizlerin indirilmesi için baskı yapıyor; bunun enflasyonu tetiklemesi, kuru arttırması hiç umurunda değil.

Erdoğan için bir diğer ve belki de en büyük tehlike kendi tabanına alternatif sunabilecek oluşumlardır. 2007 Genel Seçimlerinden önce Demokrat Parti çatısı altında gerçekleşecek Erkan Mumcu – Mehmet Ağar birlikteliğinin neden son anda yattığı ilerki yıllarda bize bir takım ip uçları vermedi değil (bkz. http://www.cnnturk.com/2011/turkiye/06/09/erkan.mumcudan.agara.suclama.kalleslik.yapti/619465.0/) Şüphesiz, AKP’liler için “Harun olmaya geldiler ama yoldan çıkıp Karun oldular” açıklamasının üstünden çok geçmeden AKP’ye katılan ve Genel Başkan Yardımcılığı koltuğuna oturan Numan Kurtulmuş’un da hangi hesaplarla bu sözünü yuttuğunu da bize zaman gösterecek, kendisinin adı şimdiden başbakanlık için kulislerde geçiyor.



Peki bundan sonra ne olacak? Cemaatle gemiler yakıldı, zamanında AKP nezdinde Türkiye’nin bağırsaklarını temizlediği davalar paralel devletin milli orduya kumpasına dönüştü. Şimdi önümüzde Cumhurbaşkanlığı seçimi var, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığını istediği çok açık. Ortada az bir ihtimal de olsa  Erdoğan’ın seçilememe durumu da var, %43’ün nasıl %50’ye tamamlanacağı meçhul. Bunun için CHP’nin şapkadan tavşan çıkarıp; MHP’lilerin sempati duyacağı ve Kürtlerin Erdoğan’a tercih edecekleri bir isim bulması gerekiyor. Şahsen benim aklıma böyle bir isim gelmiyor. Erdoğan, yasal olarak Başkanlık sistemini getirmeyi başaramamış olsa da son üç aylık süreç gösterdi ki artık yasalar, AKP ve Erdoğan için pek bir önem arz etmiyor. Erdoğan, şayet Cumhurbaşkanı seçilebilirse, kukla Başbakanla ülkeyi putinvari yönetmeyi planlıyor. Gül, böyle bir düzende yer almayacağını açıkça ifade etti, aralarındaki sürtüşme her geçen gün daha çok hissediliyor. Erdoğan,  gaz-petrol zengini ülkelerdeki gibi diktatöryal bir düzen inşa etmeye çalışıyor fakat petrolü veya gazı olmadan. İlerleyen dönemde bunun faturasını yine en çok bu dönemin inşasını destekleyenler ödeyecek, farkında değiller.  Bu süreçte aktif siyasetten çekilen Abdullah Gül, her fırsatta bir kurtarıcı olarak görülecektir. Öyle gözüküyor ki bundan sonraki beş yıllık süreçte Erdoğan, partisini ve tabanını bir arada tutmakta epeyi bir zorluk yaşayacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder